Ana içeriğe atla

Ribozom -2 Gümüşkaya

 

2026 yılında Deniz Bilimleri araştırma gemisi Fouling, Ege Denizi’ne açıldığında iki bin metre derinlikte onları bir sürpriz beklemekteydi.

Profesör Can Işıklı ve ekibi, Gümüşkaya mevkiinde bir deniz mağarasına inerek geçmişin kapısını aralamak üzereydi. İki düşman toplumun ortasına düşen araştırma ekibi için çıkış kolay olmayacaktı. 

 “Yeşil organizmalar ışıklarını kesince, mavi-yeşil algler devreye girmiş, gümüşi bir renk armonisi kararan ortamı dolunay aydınlığına çevirmişti. Çağlayandan dökülen su projektör ışığıyla aydınlatılmış gibi parıldıyor, gölette değişik renkli ışıklar saçan tek hücreli organizmalar, göz kamaştıran yakamozlar oluşturuyordu.

Profesör Can’ın gözetleme kalesi olduğunu tahmin ettiği mekânın, aşağıdaki medeniyetle yakın bir ilintisi olabilirdi. Belki bu bölgede yaşayan insanlar depremlerle oluşan yeraltı boşluklarına göçmüş, orada değişime uğrayıp deniz insanları olarak yaşamlarına devam etmişlerdi. Belki atalarının kullandığı bu geçit, genler aracılığıyla kraliçenin genetik koduna şifrelenmişti. İyi kalpli denizkızı da bu sayede üstün yeteneklerini kullanarak çıkış yolunu onlara iletebilmişti.”

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Telesezi

Tufan sık sık aynı kâbusla rüyalarından ter içinde uyanıyordu. Tekneden denize düşüyor ve denizin diplerinden gelen bir kadın kollarını ona doğru uzatıyordu. Peki bu kâbusun bir anlamı var mıydı? Araştırmalar sonucunda bugüne kadar rüyaların sadece geçmişte yaşanılanları hatırlattığını düşünen Tufan, elindeki verileri değerlendirip, beynin gizemli bir bölümünün gelecekle ilgili olasılıkları da hesaplayabileceği kanısına varacaktı. Dr. İlker Selman yeni romanı Telesezi’de okuru, insan psikolojisinin derin sularında yüzdürüyor. “Ne olduysa aniden oldu. Denizlerin Efendisi Poseidon, oğlu rüzgârların prensi Aiolos’la şakalaşırken, diğer mitoloji kahramanı Thor da onların eğlencesine yıldırım çakıp, yağmur dökerek eşlik ediyordu. Ege Denizi, süper kahramanların eğlencesine sahne olurken, oluşan fırtına tekneye güç anlar yaşatmaya başladı. Baba, güçlü kollarıyla teknenin yelkenlerini indirdiğinde, hemen karşısındaki ıssız adayı fark etti. Dümeni adacığın rüzgâr almayan tarafına yönelti

Tahta Kılıçlar

Masalsı bir ülke olan Açelya’nın şirin Kayın Köyü, komşu bölgelerin tehdidi altındadır. Odun çağıyla birlikte tüm ülkelerde, azalan insan nüfuzunu korumak amacıyla, bakır ve demirden oluşan ölümcül silahların kullanımı yasaklanmış, onun yerine tahta kılıçlar kullanılmaya başlanmıştır. Savaşı umursamayan halk, günlük yaşantılarına umutlarını kaybetmeden keyifle devam etmektedir. Absürt komedi romanı Tahta Kılıçlar ile Dr. İlker Selman, okuru fantastik bir yolculuğa çıkarıyor. Paralel evrende geçen bu kayıp zaman aralığında, insanoğlu her dönemde olduğu gibi yine benzer sorunlarla boğuşmaya devam ediyor. “Mancınık rampasından süratle fırlayan Yıldırım, yükseldiği son noktada kol ve bacaklarını açarak inişe geçti. Vücuduyla birlikte sırtından iki yana doğru açılan devasa yelken kanatları havayla dolunca, düşüş hızı oldukça azalan Yıldırım, derin bir nefes aldı. Yükselirken sıkıca kapattığı gözlerini açan delikanlı, ancak o zaman nerelerde uçtuğunu fark etti. Dev bir kartal gibi süzülürken

Dr. İlker Selman / Bilimkurgu Romanları