Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tahta Kılıçlar

Masalsı bir ülke olan Açelya’nın şirin Kayın Köyü, komşu bölgelerin tehdidi altındadır. Odun çağıyla birlikte tüm ülkelerde, azalan insan nüfuzunu korumak amacıyla, bakır ve demirden oluşan ölümcül silahların kullanımı yasaklanmış, onun yerine tahta kılıçlar kullanılmaya başlanmıştır. Savaşı umursamayan halk, günlük yaşantılarına umutlarını kaybetmeden keyifle devam etmektedir. Absürt komedi romanı Tahta Kılıçlar ile Dr. İlker Selman, okuru fantastik bir yolculuğa çıkarıyor. Paralel evrende geçen bu kayıp zaman aralığında, insanoğlu her dönemde olduğu gibi yine benzer sorunlarla boğuşmaya devam ediyor. “Mancınık rampasından süratle fırlayan Yıldırım, yükseldiği son noktada kol ve bacaklarını açarak inişe geçti. Vücuduyla birlikte sırtından iki yana doğru açılan devasa yelken kanatları havayla dolunca, düşüş hızı oldukça azalan Yıldırım, derin bir nefes aldı. Yükselirken sıkıca kapattığı gözlerini açan delikanlı, ancak o zaman nerelerde uçtuğunu fark etti. Dev bir kartal gibi süzülürken

Özlem

  “Siz de benim gibi en coşkulu gençlik evrenizi, dumanlı bir şehrin tozlu ve gürültülü sokaklarında, iç içe geçmiş karmaşık binaların, karanlık odalarında geçirseydiniz, şimdi benim yaptığım anlamsız davranışlara dudak bükmez, önyargılı davranıp kınamazdınız.   Yıllardır sadece düşlerimde canlandırdığım doğa aşkını, Karadeniz’in yeşile doymuş bu şirin ilçesinde tatmaya doyamıyorum. Doğa beni benden almış, dilediği gibi o yana bu yana sürükleyip duruyor. Yürümenin keyfine varan taylar misali zıplayıp, koşuyorum. Minnacık çocuklar gibi yuvarlanıyorum çimlerde. ‘Yaşamın anlamı bu’ diye haykırmak istiyorum evrende…”   1969 yazı. Batı Karadeniz’de küçük bir kasaba. Hayatı, aşkı ve doğayı tüm hücrelerinde özümseyen genç bir adam. ÖZLEM, İlker Selman’dan bir yaz romanı.

Garip Kuşun Yuvası

  “İki ev bir de şirin restoran yaptın mı her mevsim müşteri, bize gül gibi yeter. Evlerden biri sizin tabii, artık zevk için yemek yapacağız. Ben kasadayım, sen müşterilerle ilgileniyorsun.” “Yaşa İlhan ağabey! Adı ne olacak?” “Yine aynı tabii! Bodrum şubemizin adı da ’Garip Kuşun Yuvası’ olacak.”   Göl kenarında bir kasabada şirin bir motel. Garip Kuşun Yuvası. Büyük şehirden kaçıp motele sığınanlar ve bu kasabada sıkışık kalmış, uzaklara gitme hayalleri kuranlar… İlçeye tayin olan öğretmenler Necla ve Ezgi, civarda avlanmaya gelen iki Karadenizli adam, bir turist ve herkesi tedirgin eden gizemli bir karıkoca. Dolunay, gölü parlak gümüş mavisi bir renge dönüştürmüş, göz bebekleri büyüyen İlhan Bey’in aşk duygularını daha da kamçılamıştı. Bütün gün hayaller kurmuş, kafasında planlar yapmıştı. Yemek sonrası Necla’yla göl kıyısına yürüyecek, ay ışığı altında belki elini tutup kulağına ona duyduğu aşkı fısıldayacaktı. Arkasına aldığı battaniyeyle havuz başındaki şezlonga uz

Khora- Yayılış

  Yeşilderililer Projesi’yle yeniden canlanıp eski günlerine dönmeyi başaran Tatolya’da iç çatışmalar sonlanmış, bilimsel alanda büyük yatırımlar yapılmaya başlanmıştı. Ülkede tükenmiş yeraltı kaynakları için geliştirilen ATP enerjisi, adeta yeni bir çağın başlangıcı olmuştu. Ne var ki Tatolya’nın her alanda süratle gelişiyor olması, komşu toplumların da dikkatini çekmişti. Batıdan Gegoryum, kuzeydoğudan Kasaralar ve güneyden Aftozya toplumlarıyla amansız bir mücadeleye girişen Tatolya yönetimi, ülkesini dış güçlere karşı savunmak için akılcı bir strateji oluşturmak zorundaydı. Araçta herkes uykuya daldığında, Doktor Bülam Mitokan’ın üstüne çıkarak kanepeye uzandı. Serenga Vadisi, yıldızların yoğunluğu altında aydınlanırken, gece kuşları büyüleyici sesleriyle Tatolya yolcularına veda ediyor gibiydi. Bülam, gözlerini kapayarak bir süre Umut Denizi yolculuğunda ilerideki yaşamında tebessümle anımsayacağı anılarını düşündü. Ne yazık ki arşivlediği anıları arasında değişmeyen gerçekler hâl

Khora- Başangıç

  Nükleer savaşlar, büyük depremler ve küresel ısınma sonucunda jeolojik yapısı değişen dünyanın yeniden yapılanması kapsamında Tatolya Ülkesi bilim insanları yeni bir proje geliştirdiler. Bitkilerden alınan genlerle üretilen yeşil hayvanlar, fotosentezle kendi besinlerini üretip, doğa kaynaklarını tüketmeden uzun ve dingin bir yaşam sürebiliyorlardı. Giderek canlanıp, eski yeşil günlerine dönmekte olan çevre, projeyi kendi amaçlarına uygun bir şekilde uygulamak isteyen güçlerin de dikkatini çekmişti. Böylece projeyi amacından saptırmak istemeyen bilim insanlarıyla onu ele geçirmek isteyenler arasında akıl almaz bir kovalamaca başladı.   “Kahraman İsbaş halkı! Ne denli sıkıntılar içinde olduğunuzu, birçoğunuzun koşullara dayanamayıp İsbaş’ı terk ettiğini biliyorum. Büyük şehirde yaşamanın da bir bedeli vardır. Savaşın dünya ülkelerini ne hâle getirdiğini hepimiz yaşayarak gördük. Belki de savaşta ölenler bizden daha şanslıydılar. Çünkü onlar bugün bizim çektiğimiz sıkıntıları g

Ribozom -3 İçimdeki Ateş

Bilimkurgu-fantastik, gençlik ve tarih romanları yazarı Dr. İlker Selman'ın yeni ve çok sevilen bilimkurgu serisi RİBOZOM’un son cildi “İçimdeki Ateş” ile de yeni bir bilim serüveni soluk soluğa devam ediyor tüm sürprizleri ve şaşırtıcı gelişmeleriyle. Profesör Can Işıklı, Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün araştırma gemisi Fouling’le çıktığı Bodrum gezisinden sonra İstanbul’a dönmüş ve yeni öğretim yılına başlamıştı. 2027 yılının şubat ayında İstanbul’da düzenlenen bilim toplantısına Profesör Işıklı ev sahipliği yapıyordu. Uluslararası bilim hırsızlığı çetesesinin odak noktasında ise Profesör Can Işıklı’nın projeleri bulunuyordu. Alternatif enerjisi projesi, bilim insanlarıyla, bilim hırsızları arasında yapılacak son düello olacaktı. Yiğit, akvaryumdaki canlıları merak etmeye başlamıştı. Ateş böceklerini işaret etti. “Geminin her yerini ateş böcekleriyle mi dolduracağız?” Can Bey güldü. “Bu soruyu duymamış olayım! Tek bir ateş böceği olmadan aydınlatma gerçekleşecek. Mühim ol

Vordonisi - 3 Kaşık Adası

Giderek artan depremler, büyük İstanbul depreminin yaklaştığını göstermektedir. Son sarsıntıda Heybeliada Çam Limanı büyük yıkıma uğramış, eski köy toprak altında kalmıştır. Deprem korkusu, Bizans İmparatorluğunun, Kiew Rusya’sıyla savaşa hazırlanması, bunlardan daha önemlisi korsan tehlikesi, adada yaşamayı imkânsız hale getirmiştir. Zaman geçidinden geri dönmeyle ilgili deneylere daha sonra devam etmeyi düşünen gençler, komutan Todori’nin teklifine sıcak bakmaya başlarlar. Plana göre Değirmenburnu’na sakladıkları altın külçelerini Panaroma yatına yükleyip, hep birlikte Heybeli’den uzaklaşılacaktır. Depremler bitip, korsanlar ülkelerine döndüklerinde, tekrar adaya dönüp zamanlarına geri gitme deneylerine devam edeceklerdi. Ama işler planladıkları gibi gitmez.   “Bizler, Kaşık Adası önünde kırmızı sandalın bulunduğu noktada oluşan bir zaman tüneliyle, bin yıl geçmişe geldik. Candan, Meral, Nur, Sevil, Mehmet, Murat, Barış ve Kosta. Ayrıca daha önce kaybolan Heybeliada balıkçılarınd