Ana içeriğe atla

Bilimkurgu


       

    Denizler kıyılardan ayrılabilir mi hiç? İnsanlar da düşüncelerinden ayrılamaz. Kişinin ilgi sahasının yetenekleriyle örtüştürülmesi, düşüncelere yön verilmesi açısından büyük önem arz eder.

    Bireyin yetenek sahası küçük yaşlarda tespit edilip, geliştirdiği taktirde hayal gücü o kadar çok verimli ürünler verebilir.

    Eğitim sisteminde uygulanması gereken temel bilgiler ışığı altında çocuğun ilk öğretim yıllarında ortaya çıkarılan yetenek sahası sürekli olarak desteklendirilip, kurgu yeteneğinin geliştirilmesi gerekir. Bu konuda verilecek öğretimin yanı sıra eğitimin de ön planda tutulması gerekir.

    Bir yapıtı gerçekleştirmek üzere yapılmış hazırlık, plan proje aşamasından bir sonraki adımın kurgu olduğunu söylemek hayal gücünün sınırlarını zorlayacak en güzel tanım olarak kabul edilebilir.

    Bilimsel alanda var olan yetenek sahalarını geliştirip, ilgi alanlarındaki konularla tam donatılmış, hayal dünyalarını sıra dışı öngörülerle projelendirebilen kişiler bilimkurgu konusunda insanlığın geleceğine ışık tutmaktadırlar.

    Bilimkurgu zamanımızın daha ileriki bir aşamasını kurgulamaktır. Kurgulayıcı hayal gücünün ürününü sunmadan önce konuyla ilgili verileri değerlendirmek zorundadır. Örneğin küresel ısınma sonucu yakın gelecekte oluşabilecek çevreyi kurgulamak ya da kontrolden çıkan teknolojinin yerkürede oluşturduğu olumsuzlukları hayal etmek, bu konuda donanımlı kişiler için çok zor değildir.

    İnsanoğlu genellikle hayat uğraşı içinde zamanını yaşayıp gelecekte olabilecek olumsuzluklarla pek ilgilenmez. Bu açıdan biraz bencildir. Oysa bilimkurgu yazarları gelecek nesillere olası senaryolar yaratırlar. Ne yazık ki bu varsayımlar birçok kişi tarafından kuşkulu ya da önyargılı değerlendirildiği gibi aynı kişiler öngörülen olasılıkları fantastik bir bakış açısı olarak görmeye çalışırlar. Örneğin Jules Verne’in “Aya seyehat”, “Denizler altında yirmi bin fersah”, Philip K. Dick’in “Bıçak Sırtı”, Stanislaw Lem’in “Solaris”, Arthur C. Clarke’in “Bir uzay macerası” gibi fantastik düşüncelerin ortaya atıldığı bilimsel eserlerin yayınlandığı dönemlerde insanların çoğunu çocukluklarında büyükannelerinin anlattıkları msalların büyülü dünyasına götürmüştü onları. O unutulmaz serüvenlerin yaşandığı masalların etkisine de aynı bakış açısıyla yaklaştırmıştı. Bilimkurgu senaryolarını gerçekleşmesi mümkün olmayacak abartılı bir hayal ürünü olarak yaşamlarına yerleştirmiş, ortaya atılan yapıtları koltuklarına yaslanıp, heyecanlı bir roman okuyarak ya da ekranda sonu merak edilen bir film izlemek şeklinde değerlendirmişler.

    Her ne şekilde olursa olsun fantastik bir düşünce ürünü bile olsa bilimkurgu eserleri okumak, filmlerini izlemek özellikle genç beyinlerin hayal güçlerini geliştireceğine, onların dünyaya bakış açılarına geniş bir ivme kazandıracağına inancım sonsuzdur. 

Dr. İlker Selman

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Telesezi

Tufan sık sık aynı kâbusla rüyalarından ter içinde uyanıyordu. Tekneden denize düşüyor ve denizin diplerinden gelen bir kadın kollarını ona doğru uzatıyordu. Peki bu kâbusun bir anlamı var mıydı? Araştırmalar sonucunda bugüne kadar rüyaların sadece geçmişte yaşanılanları hatırlattığını düşünen Tufan, elindeki verileri değerlendirip, beynin gizemli bir bölümünün gelecekle ilgili olasılıkları da hesaplayabileceği kanısına varacaktı. Dr. İlker Selman yeni romanı Telesezi’de okuru, insan psikolojisinin derin sularında yüzdürüyor. “Ne olduysa aniden oldu. Denizlerin Efendisi Poseidon, oğlu rüzgârların prensi Aiolos’la şakalaşırken, diğer mitoloji kahramanı Thor da onların eğlencesine yıldırım çakıp, yağmur dökerek eşlik ediyordu. Ege Denizi, süper kahramanların eğlencesine sahne olurken, oluşan fırtına tekneye güç anlar yaşatmaya başladı. Baba, güçlü kollarıyla teknenin yelkenlerini indirdiğinde, hemen karşısındaki ıssız adayı fark etti. Dümeni adacığın rüzgâr almayan tarafına yönelti...

Khora- Yayılış

  Yeşilderililer Projesi’yle yeniden canlanıp eski günlerine dönmeyi başaran Tatolya’da iç çatışmalar sonlanmış, bilimsel alanda büyük yatırımlar yapılmaya başlanmıştı. Ülkede tükenmiş yeraltı kaynakları için geliştirilen ATP enerjisi, adeta yeni bir çağın başlangıcı olmuştu. Ne var ki Tatolya’nın her alanda süratle gelişiyor olması, komşu toplumların da dikkatini çekmişti. Batıdan Gegoryum, kuzeydoğudan Kasaralar ve güneyden Aftozya toplumlarıyla amansız bir mücadeleye girişen Tatolya yönetimi, ülkesini dış güçlere karşı savunmak için akılcı bir strateji oluşturmak zorundaydı. Araçta herkes uykuya daldığında, Doktor Bülam Mitokan’ın üstüne çıkarak kanepeye uzandı. Serenga Vadisi, yıldızların yoğunluğu altında aydınlanırken, gece kuşları büyüleyici sesleriyle Tatolya yolcularına veda ediyor gibiydi. Bülam, gözlerini kapayarak bir süre Umut Denizi yolculuğunda ilerideki yaşamında tebessümle anımsayacağı anılarını düşündü. Ne yazık ki arşivlediği anıları arasında değişmeyen gerçekler...